Özcan YILDIZ Yazdı

 

“Bolivya’da Che’nin öldürülmesi olayına karışan adamların çoğu şiddete uğrayarak öldü. Bu durum bazılarının “Che’nin laneti”ne inanmalarına yol açtı. İlk ölen Bolivya’nın askerî Devlet Başkanı General rene Barrientos oldu. Nisan 1969’da bindiği helikopter düştü ve kazanın nedeni bulunamadı. Joacquin’in gerilla grubuna ihanet eden işbirlikçi köylü Horato Rojas, ELN tarafından 1969 yılının sonunda infaz edildi. İçişleri Bakanlığı’nda Arguedas’ın istihbarat şefliğini yapan ve Che’nin parmak izlerini alıp ellerinin kesilmesi emreden Albay Roberto Quintanilla, Almanya’da Monika Ertl tarafından öldürüldü.

Roberto Quintanilla, 1967’de Bolivya İçişleri Bakanlığı istihbarat şefiyken Bolivya ormanlarında Che Guevera’nın birliklerine karşı operasyon yürüten özel birliği koordine ediyordu. Che’nin yakalanma haberi kendisine ulaştığında hemen yola çıktı ama Che çoktan öldürülmüştü. Quintanilla’nın, Che’nin yanı başında çektirdiği fotoğraf tüm dünya basınında yer aldı. Otopsi için Che’nin ellerinin kesilmesini emreden kişi olduğu ortaya çıktı. Che ve Peredo’nun işkence görmüş cesetlerinin başında poz verip “ölümsüz bir figür olmak isterken, ölü bir adam” oldu. Fransız yazar Rêgis Debray, yayıncı Giangiacomo Feltirinelli’nin sorgulamasını yapan kişinin de “Toto” Quintanilla olduğunu yazar.
Roberto Quintanilla, 1970 yılının mart ayında Hamburg’daki Bolivya Konsolosluğu2na başkonsolos olarak atandı. Uyguladığı korkunç işkence metotları, orantısız terör uygulamaları, sivil halkın ve tutsakların işkenceyle katledilmesi yeni kurulan hükümet içerisinde rahatsızlık yaratıyordu. 1970-1971 yılları arasında, Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan Josê Torres Gonzales’in talebi doğrultusunda Bolivya dışında bir göreve getirildi. Göreve başladığında 43 yaşındaydı.
Roberto Quintanilla, Guevera milislerinin intikam peşinde olduğunu biliyor ve bir suikasta uğramaktan korkuyordu. Haksız da sayılmazdı. Atama haberi duyulduğunda ELN, suikastın bir Alman tarafından yapılmasına karar verdi. Organizasyona, Guevarist yayıncı Giangiacomo Feltirinelli de katıldı. Feltirinelli, Küba Devrimi sonrası güney Amerika ülkelerinde başlayan devrimci ayaklanmalara dolaylı yollardan, bazen de bizzat o ülkeye gidip desteğini sunuyordu. Komünist
Danimarkalı gazeteci Jan Stage, tarafından saklanan büyük miktarda parası vardı. Bu paranın bir kısmı Kleneex markası altında hijyen ürünleri satan Amerikan şirketi Kimberly-Clark paketi içerisinde, Chile-Santiago üzerinden ELN’ye teslim edildi. Yazar Schreiber’e göre, Danimarkalı gazeteci Jan Stage, Küba gizli servisi için çalışıyordu. Feltirinelli üzerine diploma çalışması yapan gazeteci Grandi, Feltirinelli’nin bizzat kendisinin Hamburg’a gittiğini ve Monika ERTL’e eşlik ettiğini, suikast için önceden keşif yaptığını ve suikastin Bolivya, Şili, Küba, İtalya, Londra, Almanya ve İsviçre’de planlandığını yazar. Schreiber ayrıca, Londra’daki Küba Büyükelçiliği’nin Roberto Quintanilla’nın Hamburg’daki çalışmaları hakkında bilgi toplayıp ELN’ye bilgi geçtiğini aktarır.”
Fidel ve Che Guevera’ya olan hayranlığıyla bilinen Feltirinelli, doğrudan Hamburg’da suikast eyleminin planlanması, silahın tedarik edilmesi ve finansman olayında fiilen yer aldı. Feltirinelli bu tavrıyla, Avrupa’daki devrimci örgütlerin Güney Amerika devrimlerine destek vermelerinin kapısını aralamış oldu. Vietnam Savaşı’ndan dolayı Amerika’ya öfke duyan Avrupa solu, Küba Devrimi’ni dünya için ilk kıvılcım olarak görüyor ve bunu hızlandırıp yaymak için bir araya geliyordu. 1960’ların ortalarında Havana’da buluşan komünist Danimarkalı gazeteci Jan Stage, sol İtalyan yayıncı Giangiacomo Feltirinelli, Fransız filozof Rêgis Debray, Bolivya’nın efsane gerilla lideri İnti, Monika ERTL ve Che Guevera’nın kaderi böylece iç içe geçmiş oluyordu.”
CHE’NİN İNTİKAMINI ALAN KADIN MONİKA ERTL – İLHAMİ YAZGAN – CEYLAN YAY. – 64 – 66 SYF. – 2020
Monika ERTL, daha önce okumuş olduğum ama paylaşmaya pek fırsat bulamadığım Halil İÇÖZ’ün “Amber Çiçeği” isimli romanından sonra Belgesel-Anlatı türünde yazılmış, oldukça başarılı bulduğum, önemli kaynaklardan yararlanıp çok farklı bilgilere de rastlayabileceğimiz güzel bir kitap.
Oldukça da kısa sürede bitebilecek nitelikli, bu belgesel-anlatının kolayca ve başarıyla üstesinden gelinebilmiş bir eser. Okunmaya değer olduğu kadar bilgilenmeye de değecek bu kitabı herkesin okuması önerilir.
Şimdiden herkese iyi okumalar…

Kommentare